15 Ağustos 2013 Perşembe

Yine Yeni Kitaplar


Bir önceki alışverişimde aldığım kitapları bitirmedim ama anneme ve kardeşime bayram hediyesi alırken kendim için de bunları sepete attım. 

Bu hafta sonu iki haftalık bir tatile çıkıyorum. Tatil demek benim içim kitap kampı demek, şimdi yanıma hangilerini alsam, hangilerini tatil dönüşüne bıraksam karar veremiyorum.

Ah okuyacak ne çok şey var... Ömür pek kısa, yol çok uzun...

24 Temmuz 2013 Çarşamba

DÖNÜŞÜM



Yazar: Franz Kafka

Yayınevi: Antik Batı Klasikleri
Yayın Yılı: 2008
Çeviren: Çiğdem Özmen
Sayfa Sayısı: 80

Arka Kapak:

"Gregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu."

Daha ilk cümlesiyle bile kitabın sonunu merak ettiren bir konu... Sayfalar ilerledikçe Gregor´un hayatına bir böcek olarak devam etmeye çalışmasına ve ailesinin, yakın çevresinin bu durum karşısındaki bocalamalarına tanık oluruz. Hayatın normal akışı içerisinde ortaya çıkan bu değişiklik, aslında Franz Kafka´nın toplumda var olan kalıplaşmış düzene bir başkaldırısıdır. Toplumdan farklı olan insanların dışlanışını da bu yolla oldukça başarılı bir yöntemle eleştirir. Kafka'nın bu başyapıtı, çok geçmeden klasikler arasında yerini almış ve Kafka'nın ününü de günümüze kadar taşımıştır. Yaşadığı çağın zihniyetine o kadar büyük bir tepki duyar ki Kafka, ölümünden sonra yazdığı bütün eserlerini yakılması için en yakın dostu Max Brody'ye emanet eder. Bugün Kafka gibi büyük bir edebi dehayı okuyabiliyorsak eğer, bunu Max Brody´nin "ihanetine" borçluyuz.


Okuyalı çok uzun zaman olduğu için ayrıntıların büyük kısmı zihnimden silinmiş. Tekrar göz atmayı da canım istemedi açıkçası. (Yeni kitaplarımın büyüsüne kapılmış durumdayım.)Yine de Kafka bahsini açmışken, anlatmanın tam zamanı diye düşündüm.

***

Kahramanımız Gregor Samsa ailesinin geçimi için pazarlamacı olarak ağır bir şekilde çalışmaktadır. Bir sabah büyük bir böcek olarak uyanır. Ve çok uzun sürmeyecek öykü başlar...
Can sıkıcı ayrıntılardan uzak, başladığınız gün bitirebileceğiniz kitaplardan. Kişilerin psikolojik tahlilleri ince ince yapılmış, her biri hayatınızda var olan birine eşleşiyor zihninizde... 
"Böcek" Samsa ve ailesi arasındaki kopukluğun, ayrılığın simgesi. Samsa yavaş yavaş dışlanır, yavaş yavaş silinir gider hayattan...


22 Temmuz 2013 Pazartesi

CEZA KOLONİSİNDE / Anlatılar I


Yazar: Franz Kafka
Yayın Evi: Can Yayınları
Yayın Yılı: 2010
Çeviren: Tevfik Duran
Sayfa Sayısı: 204












Arka Kapak:
Ceza Kolonisi'nde, çağımız insanının kaygı ve korkularını, yalnızlığını, kendi kendine yabancılaşmasını, çevresiyle iletişimsizliğini ustalıkla dile getirmiş olan Franz Kafka'nın tüm anlatılarını bir araya getiren bir çalışmanın ilk kitabı. Anlatılar'ın bu ilk kitabı, Kafka'nın kitaplarında yayınladığı anlatılar ile kitaplarında yer almayan, ayrı ayrı yayınlanmış anlatıları dilimizde ilk kez bir arada sunuyor.



Kafka'nın yazdıklarına farklı eleştirmenlerce çok farklı yorumlar getirilmiştir. Kimilerince varoluşçuluk bağlamında değerlendirilen Kafka'da kimileri Marksist, kimileri Freudcu etkiler bulmuşlar, kimileri de onun yapıtlarının özünde gerçeküstücü bir mizahın yattığını ileri sürmüşlerdir. Ne var ki, Kafka'nın belki de en belirleyici özelliği, hiçbir kalıba girmemesi, hiçbir akıma sığmamasıdır. Kafka, tüm yazdıklarıyla, 20. yüzyılın en kendine özgü yazarlarının başında gelir.



















Kafka okumadan önce Kafka'yı okumaya çalışmanızı öneririm. Mesela şu yazı ya da Sabit Fikir'deki şu yazı olabilir.


Kafka okumaya Dönüşüm'den değil de Ceza Kolonisinde'den başlamış olmayı isterdim. (Bu cümleyi yazdıktan sonra "Dönüşüm"ü burada yazmadığımı fark ettim.) 



Ceza Kolonisinde'ye gelelim. Kitaba ismini veren öyküyü etkileyici ama ben hiç sevmem bu tür öyküleri, bazı yerlerini atlayarak okuduğumu itiraf etmeliyim. İşkenceler, tecavüzler, çocuk acıları benim yüreğimin kaldırmadığı konular.

"Küçümen bir kadın" en sevdiğim hikaye oldu, "On bir oğul"u da sevdim. 
Aslında kitaba ismini veren "Ceza Kolonisinde" hariç tüm öyküleri arada bir açıp tekrar tekrar okumak isterim. (Öykü demek doğru mu emin değilim, anlatı hiç sevimli gelmiyor kulağıma, öykü deme hakkımı kullanıyorum.)


Küçümen Bir Kadın'dan Alıntı:
...
Bu küçümen kadın benden hiç mi hiç memnun değil, hep bir eksiğimi buluyor, benden hep haksızlık görüyor, ben onu adım başı kızdırıyorum; insan hayatı en küçük parçalara bölebilse ve her parçacığı kendi başına değerlendirebilseydi, benim hayatımın her bir parçacığı onu kesinlikle sinirlendirirdi.
Onu niçin bu kadar kızdırdığım üzerine sık sık düşünmüşümdür; olabilir, bende ne varsa, onun güzellik anlayışına, adalet duygusuna, alışkanlıklarına, göreneklerine, ümitlerine aykırı düşüyordur, böyle birbirine zıt tabiatlar vardır, ama o bunun niçin o kadar acısını çekiyor? 
...

13 Temmuz 2013 Cumartesi

SAKLI KİTAP

Yazar: Sibel Eraslan
Yayın Evi: Timaş
Yayın Yılı: 2013
Sayfa Sayısı: 192


Arka Kapak:


“Niçin böylesin sen?” 
“Çünkü insanım...” 
“Bu direnci nereden alıyorsun?” 
“İçimdeki saklı kitaptan ve ruhumun gezindiği yerlerden...”
Fişler, kayıtlar, tutulmuş notlar, yuvarlak içine alınmış “T” harfiyle damgalanmış, kabarık dosyalara istif edilmiş hayatlar... Oysa hepsinin bir ismi vardı bugüne kadar. Hayır, bu odada hiçbirinin ismi yok; hepsi “T”den ibaret... 

Srry, Shrysf, Mhdvrn, Mcd, Glstn, Dry, Blks… “Kesik Saçlı Kızlar Çetesi”… Ashab-ı Kehf’i bugüne bağlayan bir ipti onların hikâyesi. Bir de Kıtmir’leri vardı. Kıtmir nasıl sadıksa mağara arkadaşlarına o da öyle sadakatle sakladı hepsinin ismini. Çünkü hayatı sıcak bir mayıs öğleden sonrası okudukları Kehf Suresi’yle değişmişti. Kıtmir’di artık o. Onları bir daha hiç bırakamayacağını ta içinde hissetmişti. 

Sibel Eraslan, 28 Şubat’la savrulan, yerinden koparılan, sürekli kendilerini izleyen bir gözle, “Tepegöz”le yaşatılan bir neslin romanını yazdı. Onlar direnci, direnişi, masumiyeti, nezaketi, safiyeti taşıyan birer ırmaktı. Çünkü onlar içlerindeki “saklı kitabı” her şeye rağmen koruyanlardı…



Altı Çizili Satırlarımdan:

"Acılar teker teker gelir zannedenler yanılırlar.
Acı, acının akrabasıdır ve el ele tutuşarak gezinirler insanların arasında."

"Dünya bir eşya ve ihtiyaçlar okyanusuydu, içler acısı bir halde kendini sürekli çoğaltan, eskittikçe yenisini doğuran, doğurdukça köpürüp sığacak yer bulamayan, dipsiz bir arzular ve alışkanlıklar deryası..."

"Haminnenizin yazdığı bir tek mektubu bile okuyamadıktan sonra isteseniz profesör olun, zır cahilsiniz demektir."


Bazen hırsla ama çoğunlukla kederle gözlerim yaşlarla doldu, boğazım düğüm düğüm oldu okurken. 
28 Şubat zulmünün "ikna odaları" kepazeliğini son derece dokunaklı, bir o kadar abartıdan uzak, yalın bir dille anlatmış Sibel Eraslan. 
'90 sonrası kuşak Seheryusuf'un, Gülistan'ın, Deryanın ve diğerlerinin hikayelerini masalımsı bulabilir, o dönemi yaşayanlar, hatırlayanlar, zulme maruz kalanlar ve bir parça insafı bulunanlarsa kalpleri titreyerek "Allahım o günlere döndürme bizi" diye dualar edecektir kitap boyunca.



Son Kitap Siparişim


Uzun zamandır okuduklarımı burada yazma fırsatım olmadı. 

Nerede kalmıştık diyemiyorum, arada geçen zaman boyunca okuduklarımı belki bir liste halinde yazarım yakında. 
Önümüzdeki maçlara bakmak gerekirse, işte son kitap siparişim, bugün yarın gelir, eli kulağında.

Mor yıldızlılar benim, turuncu yuvarlaklılar büyük oğlum, mavi baklavalılar ise küçük oğlum için.


NOT: Kitapyurdu.com'u çok seviyorum, hem güvenilir hem de çoğu zaman fiyat anlamında en uygunu. 10 alış verişimden yedisini buradan yapıyorum diyebilirim. Fakat satın alma arayüzünü çok kullanışsız ve sevimsiz buluyorum. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...