7 Ekim 2011 Cuma

Özledim Seni Blogcum

Özledim seni blogcum ama sıra bir türlü sana gelmiyor. Aslında bu ara hiç bir şey tam olarak yetişmiyor. Ne olacak bu halimiz bilemiyorum. 
Hayat geçiyor... Günleri, haftaları kovalarken ömür tükeniyor...

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Güle Güle


Ve tatlı bir rüzgâr gibi gelip geçti Ramazan…
Midelerimizi boşaltıp gönüllerimizi doyurmaya çalıştık, dış seslerden kaçıp içerimize sığındık… 
Mümkün olduğunca muhabbet, huzur, cömertlik, sükûnet ile donandık, kalan on bir aya hazırlandık. 
Sevgili Ramazan, şimdilik güle güle git. 
Ama yine gel… 
Ve geldiğinde ben burada olayım. 
Ellerin kolların dolu gelirsin sen. 
Seni kapılarda karşılayayım…

17 Temmuz 2011 Pazar

Çok Susuyoruz





Hava çok sıcak çok, buhar olup uçacağız neredeyse.

Çok su içiyoruz, durmadan su içiyoruz, su olmazsa fenalaşıyoruz...

Onlar da çok susuyor, kıyılır mı hiç onlara:)

Kapı-pencere önlerine, balkonlara onlar için de su koymayı unutmuyoruz;)

15 Temmuz 2011 Cuma

Yıllık Kader Programımız

 

Berat gecesi, Kuran-ı Kerimin Levh-i Mahfuzdan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. 

Berat Gecesi; Bu seneden gelecek seneye kadar meydana gelecek olayların hepsi ayrı ayrı melekler tarafından defterlere yazılır. Rızıklar, eceller, zenginlik, fakirlik, ölümler, doğumlar hep bu esnada kaydedilir. O yılki hacıların sayısı bile bu devrede takdir olunur. Herkesin ve her-şeyin o sene içindeki mukadderatı kaydedilir.

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Berat Gecesinin feyiz ve bereketini çeşitli şekillerde nazara vermektedir.

"Şâban'ın 15. gecesi geldiğinde geceyi uyanık ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin. O gece güneş battıktan sonra Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli eder ve şöyle seslenir:
İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. 
Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim.
Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim.
Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder.

Berat Gecesi Duası:

Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu gece Rabbine şöyle dua etmiştir:

"Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin."





13 Temmuz 2011 Çarşamba

Kitap, Kahve, Deniz

Dünyalık tek dilek hakkım olsa -hiç düşünmeden- denize nazır, geniş balkonlu bir ev isterdim.

Yanımda ailem, 
elimde kitabım, kahvem, 
burnumda mis gibi iyot kokusu, 
gözümün gördüğü yer mavi... 
sabah huzur,
akşam poyraz,
gece dalgaların sesi...

Senede birkaç gün de olsa gerçekleşen dileğim;)
şükür ,
şükür,
pek çok şükür!

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Yavaş Okuma



Bir kitabı ikinci kez okumak mümkün olmuyor çoğu zaman. Hele üç, imkansız gibi.

Öyleyse güzel kitapları, kendimizce düşünmeye, üzerinde durmaya değer olanları, yavaş yavaş sindire sindire okumalı bence.

Ve hatta ve bu bağlamda, hızlı okuma teknikleri gibi yavaş okuyabilme, gözün okuduğunu akla/gönle okutabilme teknikleri geliştirilmeli...

10 Temmuz 2011 Pazar

SON YAPRAK


Yazar: O. Henry (William Sydney Porter)
Yayınevi: Antik Batı Klasikleri
Yayın Yılı: 2007
Çeviren: Hale Akman
Sayfa Sayısı: 144

Okumak istediklerim listemde bulunan ve fakat daha çok "kapağını sevdiğim" için aldığım kitaplardan biri "Son Yaprak".
"Beklenmedik sonlarla biten öykülerin yazarı o Henry, hemen her öyküsünde hayatlarımızın ne kadar ironik olduğunu vurur yüzümüze." Diyor arka kapakta, ama doğruyu söylemek gerekirse hiç bir öykünün sonu "beklenmedik" değildi benim için. Belki de okumak için, şaşırmak için çok geç kalmıştım, kim bilir...

Hediye, Son Yaprak, Çark, Kızıl Şef'in Fidyesi isimli hikayeleri sevdim.



3 Haziran 2011 Cuma

KİTAPKOLİK'ten Kitap Ödüllü Yarışma 2


KitapKolik.Net "kitap" ödüllü yarışmasının ikincisini düzenliyor.


Hamza Beran’ın ilk kitabı "Çağlaya Tutulmak" 3 kişiye hediye edilecek.


Yarışmaya katılmak çok basit, ayrıntılar için tıklayınız lütfen KitapKolik.Net :)

9 Mayıs 2011 Pazartesi

SİYAH LALE



Yazar: Alexandre Dumas
Yayınevi: Antik Kitap / Batı Klasikleri Dizisi
Basım Tarihi: 2005
Sayfa Sayısı: 224












Yazar: Alexandre Dumas
Yayınevi: Tomurcuk Yayınları / Dünya Çocuk Klasikleri
Basım Tarihi: 2005
Sayfa Sayısı: 80



Arka Kapak:

Alexandre Dumas’nın tarihi gerçeklerle beslenen romanı Siyah Lale’nin dramatik kurgusunu aşk, kıskançlık ve “lâle yetiştirme” tutkusu zenginleştirir. Cornelius von Baerle’nin hayattaki en büyük amacı Haarlem Çiçekçilik Cemiyeti’nin açtığı yarışmada en güzel lâleyi yetiştirmektir. Fakat romanda kıskançlığı temsil eden Isaac Boxtel’in iftirası sonucunda işlemediği bir suçtan ötürü ömür boyu hapse mahkûm olur. Baerle’nin hapisteki tek dayanağı gardiyanın güzel kızı Rosa’dır. Rosa’nın yardımıyla siyah lâleyi hapiste gizlice yetiştirir ve büyük ödülün sahibi olur.

Dumas, Siyah Lâle’de 17. yüzyıl Hollanda’sının tarihi dokusunu ve döneme damgasını vuran “lâle yetiştirme” tutkusunu etkileyici bir üslûpla ele alır.


* * *

Siyah Lale'yi ve birkaç klasik eseri daha geçtiğimiz aylarda oğlumla birlikte kitap fuarından almıştık. Gerçekten iyi bir okuyucu/yorumcu olan oğlum benim kitaplarımı okumaya heves edince böyle bir yol bulduk:) Klasikleri okuyoruz birlikte. Bazen aynı anda başlayıp yarış yapıyoruz, bazen birimiz önce okuyup bitirip hava atıyoruz:)

33 bölümden oluşan Siyah Lale'nin son derece akıcı bir kitap olduğunun garantisini veririm. İlk iki-üç bölümü okumam biraz uzun sürdü kabul, ama tamamen benden kaynaklanan bir tutukluktu bu.

Oğlumun "devamı çok heyecanlı, çok güzel, anlatayım mı..." türünden dürtmeleri kitabın kalan 180-190 sayfasını bir solukta okumama yardımcı oldu. Elimden bırakamadım, dışarı çıktığımda bile merdivenlerden inerken, durakta beklerken, otobüste/metroda giderken hep elimdeydi. Hatta hem otobüste hem metroda ineceğim durağı kaçırma tehlikesi atlattım:)
Oğlum yazarın Üç Silahşörler kitabını da tavsiye etti, ilk fırsatta okuyacağım:)

Siyah Lale hakkında yazacağım son şey, kitabın final cümlesi olsun:

Bazen bir insan “Çok mutluyum.” diyemeyecek kadar çok acı çekmiş olabilir.


7 Mayıs 2011 Cumartesi

Hediye "Kitap Tutacağı"















































Bu şahane kitap tutacakları canım kardeşim ayvil ve eşinden sürpriz hediye:) Bir sevindim bir sevindim anlatamam. Çok ama çokkk teşekkürler ederim.

En güzel hediye ya kitaptır ya da kitapla ilgili bir şeydir, öyle değil mi ;)

23 Nisan 2011 Cumartesi

LİMON AĞACI




Yazar: Sandy Tolan
Çeviri: Özkan Özdem
Yayınevi: Pegasus
Basım Yeri-Taihi: Temmuz, 2010
Sayfa Sayısı 400



1967 yazında, Altı Gün Savaşı'nın hemen ardından, üç Arap genci, şimdi Musevilere ait İsrail'de yer alan Ramla kentinde tehlikeli bir işe girişti. Bunlar çocukluk evlerini görmek üzere çetin bir yolculuğa çıkmış üç kuzendiler; hemen hemen yirmi yıl önce aileleri Filistin'den sürülmüştü. Bir kuzenin yüzüne kapı çarpılmış, diğeri ise evinin bir okula dönüştürüldüğünü görmüştü. Ama üçüncü kuzen, Beşir, adı Dalia olan genç bir kız tarafından kapıda karşılanmış ve içeri davet edilmişti.

Bu dokunaklı karşılaşma bölgenin modern tarihinin ortasında biri Arap, biri Yahudi, iki ailenin gerçek öyküsünün başlangıcıdır. Beşir, çocukluğunun geçtiği evde, babasının arka bahçelerine diktiği limon ağacında, mal ve mülklerine el konulmasını ve işgali görür; 1948 yılında henüz bebek iken ailesiyle Bulgaristan'dan gelen Dalia ise, soykırımda harap olmuş insanlar için bir umut görür. Her ikisi de kendi insanlarının kaderlerinde sürüklenir ve hayatlarıyla, İsrail-Filistin tarihinin yarım yüzyıldan fazlasında, kendi küçük dünyalarını kurarlar.

İki genç arasında basit bir hareketle, birbirine güvenerek başlayan bu şey, bölgenin barış ve hür iradesini temsil eden kırk yıllık bir diyaloğa dönüşür. Zarafet ve merhamet ile yazılmış Limon Ağacı her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğunu ama hala her şeyin olabileceğini hatırlatan bir kitaptır.


Önsöz:

Bu kitapta tasvir edilen ev gerçek bir yerdir ve bahçesindeki li­mon ağacı da gerçek bir ağaçtır. Eğer Batı Kudüs terminalinden bir otobüse binip, batıya, Akdeniz’e doğru, tepeleri çıkıp inerse­niz ve bir zamanlar Filistin olarak bilinen ancak şimdi İsrail’in bir eyaleti olan, telaş içinde koşuşturan insanlarla dolu sanayi şehrine gelene kadar iki şeritli yolu takip ederseniz, bu yeri kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Otobüsten indikten sonra, Herzl Bul­varı adıyla bilinen kalabalık ana caddeden aşağı yürümelisiniz, manavları, kebap tezgahlarını ve kıymetsiz eşyaların ve ucuz el­biselerin satıldığı mağazayı geçin ve sola dönerek Klausner adıy­la anılan caddeye girin. İşte burada, bir sonraki köşede harap benzin istasyonunu ve caddenin karşı tarafında sütun gibi dikil­miş çiti, bahçesinde uzun bir palmiye ve krem renkli taşları olan gösterişsiz bir ev gözünüze ilişir.

İşte burası dersiniz kendinize. İşte iki tarihe açılan ev. Bahçesinde limon ağacı olan ev.


* * *


Olağanüstü bir öykü ve kurgusal olmayan bir anlatıma sahip olarak sizi saracak.
-Sunday Times-

Dalia ve Beşir'in zorluklarla dolu arkadaşlıklarını izleyerek, okuyucular dünyanın en inatçı çatışmasının birinci elden deneyimini yaşayacaklar.
-Publishers Weekly-

Hiçbir kitap daha zorlayıcı olamaz... ve bu kitap kesinlikle bu yıl okuyacağınız en iyi kurgu-olmayan çalışma olacak."
-Christian Science Monitor-

Yüzyılın yarısı boyunca İsrail-Filistin çatışmasının öyküsünü taşıyan tek bir ağaç varsa, o budur... Sandy Tolan bu ağacı bulmuştur ve onun aracılığıyla iki halkın acı ve tutkusunu gözler önüne sermiştir."
-Milwavkee Journal Sentinel-


Altı çizili satırlarımdan;

"Hiçbir sorun onu yaratan bilinç düzeyinde çözülemez." Einstein

"Her devrimin savşçıları, düşünürleri ve fırsatçıları vardır. Bizim savaşcılarımız öldürüldü, düşünürlerimiz infaz edildi ve bize sadece fırsatçılarımız kaldı."




"Limon Ağacı"nı okuduğunuzda İsrail-Filistin meselesine dair özet bir bilgiye sahip oluyorsunuz.
Kitap, son bir kaç bölüme kadar oldukça tarafsız yazılmaya çalışılmış.

Tarihi bilgilerin yoğun olduğu sayfalarda biraz sıkılır gibi olsanız da hiç bir satırı atlamak istemiyorsunuz. Tarihi bilgilerin yoğun olmasının yanı sıra çevirisinin de çok başarılı olmayışı da okumayı zorlaştırıyor -ki benim elimdeki baskı düzeltilmiş yeni çeviriydi.

Son olarak... Bu kitabı okuduktan sonra, İsrail-Filistin sorununun, çözüm ihtimalinden ne kadar da uzak olduğunu hissettim...

20 Nisan 2011 Çarşamba

Bak Ben Ne Buldum?


Neymiş Bu KARAMBİTA?

Karambita, hizmete sunduğu gelişmiş veri tabanı ve düzenleme araçları sayesinde kişisel kitaplığınızı yönetmeniz konusunda yenilikler ve kolaylıklar sunan ücretsiz bir sistemdir.

Sahip olduğunuz kitapları karambita veri tabanından seçerek kolayca kütüphanenize ekleyebilirsiniz. Böylece dakikalar içinde yüzlerce kitabı kayıt altına alabilirsiniz. Daha fazlası için tıklayınız;)

Ben karambita'yı bulur bulmaz kullanmaya başladım. Gezerken "kahverengi" bir kitap severe denk gelirseniz işte o benim:)


23 Şubat 2011 Çarşamba

MUTLULUĞUN FORMÜLÜ



Mutluluğun formülü çok açık!


Biraz para,

Biraz kitap,

Bir de Kahve ;)



Yazamıyorum bir süredir, okuduklarım bekleşip duruyor karşımda... Az daha bekleşecekler gibi görünüyor:)

Son birkaç yıldır kitap alışverişimi internetten yapıyorum, sabırla indirimleri beklediğimde, takip ettiğimde kitaplarımı inanılmaz ucuza mal edebiliyorum çünkü.

Bugün kaymak yeğenimin ilk yaş hediyesini almak için çıktığımda kendimi büyük bir AVM'deki büyük bir Kitap Evi'nde buldum.

İçeride geçirdiğim 1 saat 40 dakika boyunca ruh halim özetle: Kalbim güm güm, gözlerim dürbün! :)) Elimdekini karıştırırken gözüm bir başkasına kayıyor, onu alıyorum, diğeri koltuğumun altında... derken elim bir başkasına gidiyor...

Zengin olmayı dilediğim anlardan biriydi. Bir an düşündüm, "kitap" bir zengin hobisi haline mi geliyor acaba?!

Okumak isteyen bir yolunu bulur okur biliyorum ama o kitap evine girip kucak dolusu kitapla çıkmayı ne kadar çok isterdim...

4 Ocak 2011 Salı

2011 Takvimim :)


Yıllardır kişiye özel takvim yapıyorum. Kendime yapmak hiç aklıma gelmemişti... İşte şimdi takvimim tam karşımda... Kendime özel :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...