29 Ekim 2016 Cumartesi

KATAKOFTİ



  • Yazar: Gökdemir İhsan
  • Yayınevi: Dergah
  • Sayfa Sayısı : 75
  • Basım Yılı : Ekim 2016


"Efendice bir hikâye yazmak varken neden bir bulmaca bıraksın ki aklı başında biri? Sen misin aklı başında olan? Güzel bir rüya görüyorsun: Ben bir hüsn-ü kuruntudur! Yanlış anlama sakın: Güzellik kuruntuda değil, sende.
Muamma da yok, şifre de. Hiç kafanı karıştırmaya çalışma. Akıl kârı değil: Dünya benim tasarımımmış. Olacak iş değil!
Ama bulmacanın bir şifre içermesi gerekiyordu, hem okudun hemi yazdın.
İstiareyi de remzi de boşver!"
(Tanıtım Bülteninden)





Kitaplığımın kıymetlilerindendir kendisi. Katakofti. Sekizli muamma hikaye... Benim elimdeki 2009 yılına ait ilk baskı. Şimdilerde Dergah Yayınları yeniden basmış, yüzüne renk gelmiş ama ilk baskı candır.


Kitabı okuyacak olanlara not: Bu cümleleri kuracak zeka, dil, muhayyile neden bende değil? Neden nedennn? demeyin. Mukadderat.

26 Eylül 2016 Pazartesi

İSA HANGİNİZ? (YENİ BASKI)





Yazar: Selahattin Yusuf
Yayınevi: Profil
Basım Tarihi: Eylül 2016
Sayfa Sayısı: 318



Kitap kapaklarıyla aranızda duygusal bağ kuranlardansanız, bir de üstüne yazar en sevdikleriniz arasında ise, yeni baskı size aynı kitabı tekrar aldırabilir. 

Severek okuduğum, ara ara altı çizili satırlarıma dönüp tekrar tekrar okuduğum kitabın ilk tanıtımını şurada yazmıştım. 

23 Eylül 2016 Cuma

KONFİDENZ






Yazar: Ariel Dorfman
Yayınevi: Ayrıntı
Yayın Yılı: 1996
Çeviren: Aslı Biçen
Sayfa Sayısı: 144

Arka Kapak:
Sevgilisi Martin'in peşinden Paris'e gelen Barbara adında bir kadın, bir otel odasına girdiği anda telefon çalar. Arayan Leon adında, hiç tanımadığı, ama kendisi hakkında her şeyi, hatta hayatının en mahrem yönlerini bile bilen bir adamdır. Barbara'ya Martin'in başının belada olduğunu söyler. Martin oraya aslında gizli bir siyasi direniş örgütüne katılmak için gelmiştir ve Leon da örgütte Martin'den sorumlu olan kişidir. Kısa aralarla tam dokuz saat konuşurlar telefonda. Leon'un Barbara'yla ilgilenmesinin nedeninin sadece siyasi sorumluluk olmadığı anlaşılır. Son derece gerilimli bir tonda Barbara'nın Martin'le ilişkisinden, aldığı mektuplardan, mesleğinden, çocukluklarından, hikayelerden, erkeklerin zayıflığından, yalan ve ihanetten, siyaset ve direnişten, rüyalardan, aşktan, 'kendi acılarına aşık oldukları için kalplerinde başkalarının acılarına yer kalmayan' insanlardan bahsederler. Leon şaşırtıcı bir itirafta bulunduktan sonra kendini çırılçıplak ortaya koyar. Hayatını başkalarının acılarını çekmekle geçirmiş bir sünger gibidir. "Varlığının orta yerinde dişiliğin o derin yarasına benzeyen bir şey vardır ve dünyanın acıları buradan içine dolmaktadır." Bu upuzun konuşma, en yoğunlaştığı anlardan birinde beklenmedik bir biçimde kesilir ve başdöndürücü bir olaylar zinciri başlar. Bütün bunlar olurken de bizlere Leon'la Barbara'nın hikayesini anlatan yazar, durmadan kendisini sorgulamaktadır. 
"Katillerin dünyasında düş kurmaya cesaret eden" insanları anlatan hüzünlü ve politik bir roman Konfidenz. Yazarın anlatı ustalığına hayretler edilerek, bir solukta okunacak bir başyapıt.


Altı Çizili Satırlarımdan:

Susanna bir keresinde benim ruha masaj yapan biri olduğumu söylemişti: insanlar onlara zarar veremeyeceğimi anlarlar. Bana her şeyi anlatırlar, üzüntülerini, umutlarını, sırlarını, ben de bir sünger insan gibiyimdir, onların acılarını emerim. 


----

Birilerini tam anlamıyla kandırmak istiyorsan, demişti bir keresinde Susanna, önce bir sürü yarıdoğruyla kuşat kendini.

----

Bağlam, gerçeklik duygusunun yüzde doksanını oluşturur. Demek istediğim, amca bey, Franz'ın imzasını taşıyan mektubu açıp da Paris'le ilgili bir sürü ayrıntıyla karşılaştığında, mektubu başka birinin yazmış olabileceğini düşünmedi bile. Bağlam -ve tabii ustalık. İnsanlar inanmak istedikleri şeye inanır.

----

Dünya hiç bundan daha beter bir halde olmamıştı. Dünya daha beter oldukça ve insanlar gitgide kötüleştikçe ve dostlarım öldürüldükçe ya da toplama kamplarına düştükçe ve biz de sadece sürgüne kaçacak kadar şanslı olduğumuz için hayatta kaldıkça senin gelme olasılığın gitgide zayıflıyordu.

-----

- Bir savaş kaybetmek çok kötü.

- Neredeyse bir savaş kazanmak kadar kötü.




Kurgusu gerçekten ilgin çekici. Dokuz saatlik bir telefon görüşmesine siyasi, psikolojik ve sosyolojik tahliller, savaş, direniş, sürgün, çaresizlik, umutsuzluk, düşler, aşk, travmalar ve dahası konu oluyor...

Hikayesini çok çok beğenmediğim şerhini düşerek altılı çizili satırları için defalarca okuyabileceğim kitaplardan biri olduğunu ve yazarın diğer eserlerini de okumaya heveslendiğimi belirtmeliyim.


Konfidenz'le ilgili yazılan yorumların başında bir solukta okunan, sürükleyici bir roman oluşu geliyor. Fakat benim elimde tam iki yıl gezdi. Defalarca yarım bırakıp tekrar tekrar başladım. Yine de okumaktan vazgeçemedim, hikayenin nereye varacağını gerçekten merak ettim. 
Kitaplarımızı biz seçiyoruz fakat ne zaman okuyacağımız konusunda değişik bir kader tecellisi söz konusu. Tam da "Allahım, dünya hep böyle kötü müydü, biz mi çok pis bir zamana denk geldik?" diye düşündüğüm şu dönemde, dünya hayatının "pür acı" olduğuna ikna oldum bir kez daha... Zannederim herkes yaşadığı dönemin benzersiz acılarla dolu olduğunu düşünüp cenneti düşleyerek ömür tüketiyor.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...