14 Temmuz 2012 Cumartesi

İSA HANGİNİZ?


Yayınevi: Turkuvaz Kitap
Yayın Yılı: 2012
Sayfa Sayısı: 296


Arka Kapak
Hangimiz, zihnimizin şu veya bu sebeple, süngüyle veya çiçekle zorlanıp bozulduğunu en az bir kere hissetmedik hayatımızda?

Hangimiz, kendi üzüntümüzün bir tür hacısı olarak, en az bir kere düşmedik yollara?

Artık kendi kendinin alayı olmuş çağdaş hayatın gerçek yiyeceği nerede?

Ve

Hangimiz unutabilir, hayatımızda en az bir kere var olmuş çocukluğu?

Hangimiz bir parça cesaret bulmaz, büyüdükçe canı yanmış suçsuzluktan?

---

Hayatları çıkmaza girmiş kahramanların buluşma ve yola birlikte devam etmelerinin hikayesi...

Ayaklarıyla birlikte akılları da sürçmüş insanların, birbirlerine sahip çıkmalarının şiirsel serüveni...




Altı çizili satırlarım, kenarı kıvrılmış sayfalarım çok... Nereden başlayıp nasıl anlatacağıma karar veremiyorum. Şiir gibi bir roman mı demeliyim, roman gibi bir şiir mi, başka bir ad mı bulmalıyım bilemiyorum.

Yorumumu soranlara "tadını çıkara çıkara, acele etmeden okudum, hemen bitmesin istedim; hikayesi tam benlik ama öyle olmasaydı bile dili için okumaya değerdi" diyorum.







Romandan bir tek yer seç, diyecek olursanız bu olabilir derim:
















Çürük elma sesli kadına, 
amatör Hızır'a, 
korkmama hastalığına tutulmuş Şakir'e "kesin korkar" diye gösterilen fotoğrafa, 
Sabahın Anasına ve o bön şarkıcıya pek güldüm... 

Havva ninenin  şefkatini, analığını, sütünü, ekmeğini, nasihatlerini sevdim... 

Muhsin Bey de uçmasa iyiydi dedim... 


Şeyda gelmeyen mi, olmayan mı karar veremedim...


Sonunda "İsa Hangisi?" bilemedim...


Birkaç Alıntı:

Okumak için tıklayınız.
  
   
Ve... Delilik üzerine sürüp giden romana sürpriz bir son bekliyordum tabii ama itiraf etmeliyim ki tüm çabalarıma rağmen o "deli son"u tahmin edemedim.
 
Bir Not: Kitabı bitirmeden hakkındaki hiçbir yorumu, röportajı okumamaya özen gösterdim. Bitirdikten sonraysa bulduğum tüm yorumlara göz attım.
Selahattin Yusuf  bir röportajında kadına dair şöyle bir yorum yapmış: "Bütün kadınların en az bir tane çok yakın sırdaşı, arkadaşı vardır, bilirsiniz. Ayna lazımdır onlara hep. Kendileri üzerine düşünemezler çünkü. Kendi haklarındaki bilgiyi dışarıdan alırlar; içeriden değil. Sırdaşları, konuşabilmelerinin değil; düşünebilmelerinin şartıdır. Olmazsa olmaz. Sadece konuşarak düşünebilirler. Konuştukları sürece ve biçimde düşünmüş de olurlar.Birinci ağızdan cevap veriyorum 32 yaşımdayım ve bugüne kadar hiç "sırdaşım" olmadı:) Kendi üzerime düşünememeyi kabul etmiyorum... Hakkımdaki bilgiyi dışarıdan aldığım gibi içeriden aldığım da oluyor... Elbette Selahattin Yusuf bu sözleri bir takım tecrübeleri üzerine sarf etmiştir. Fakat bu kadar iddialı hükümler vermemek gerek -bence-.

2 yorum:

ada dedi ki...

Bencede Muhsin Bey uçmasaydi iyi olurdu :)

Betül dedi ki...

:))

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...