Küçük kızı anaokuluna başlayan kardeşimde, "çocuğun okula alışma süreci"yle ilgili endişeler baş gösterince döktüm eski kitapları, notları önüme. Sonra hepinizin kolayca ulaşabileceği uzman görüşlerini, kitabi bilgileri sıralamaktansa konunun bana düşündürdüklerini paylaşmak istedim.
Çocuk yetiştirmeyi kendine iş edinmiş, bu konuda 2000 yılından bu yana onlarca kitap, yüzlerce makale okuyup, sayısız seminer almış, değerli eğitimcilerin tecrübelerini biriktirmiş ve biriktirdiği bilgi ve tecrübeyi büyük oranda hayata geçirebilmiş bir anne olarak kendimi bir miktar bilir kişi sayıyorum açıkçası.
Öncelikle çocuk yetiştirmeyi kendine iş edinmeyle, çocuğa adanma arasındaki sınırı iyi muhafaza etmek gerektiğini düşünenlerdenim. Başka bir deyişle, seçtiğim yol "çocuk merkezli" ömür değil, "sevgi merkezli" otoriter çocuk emanetçiliği. Burada "emanet"in altını çizmek isterim. Çocuklarımızı bize ait objeler ya da varlığımızın kopmaz bir uzantısı olarak değil "kendi kişisel imtihanlarına hazırlamak" üzere bize verilmiş birer emanet olarak kabul etmekte çift taraflı selamet görüyorum.
Sözü asıl mesele olan okula alışma sürecine getirmeden önce son bir şey daha söylemek isterim; çocuklarımızı kucağımıza aldığımız andan itibaren yeme içmelerinden, uyku düzenine, giyiminden, sırtının terine, burnunun akıntısına, eğitimine, terbiyesine, iç ilişkilerinize müdahale eden sayısız eş-dost-akraba-komşu-bilirkişi-uzman belirir etrafımızda. Burada da sihirli kavram "denge" başrolde olmalı. Burnunun dikine gitmeyle, herkesin her tavsiyesini deneme arasında; dediğim dedik kibriyle, her eleştiri/öneri karşısında kafası karışan şaşkın anne olma arasında bir yerde durabilmek çok önemli. Şüphesiz ki her çocuk tek ve biriciktir, genel geçer bilgiler, tecrübeler sayısız olsa da onları hayata geçirebilme adına yapabileceğimiz en önemli şey "tek ve biricik emanetimizi" tanıyabilmek, bilgi ve tecrübeleri "kişiye özel" hale getirebilmek.
Gelelim sadede...
Bir çocuğun okul hayatındaki en büyük şansı "sevgi dolu bir öğretmen"e denk gelmesidir. Okulun özel ya da devlet okulu oluşu, okulda kullanılan materyallerin modernliği, okulun genel başarı ortalaması falan laftan ibaret... Sevildiğini ve güvende olduğunu hisseden çocuk sizin de desteğinizle zaten başarılı olacaktır. Eğer bu konuda endişeniz varsa çocuğun sınıfını, okulunu değiştirebilirsiniz.
Burada size "anaokuluna alışma sürecinde neler yapılmalı" başlıklı maddeler sıralamayacağım. Lütfen okuyun, danışın, araştırın; ailenize ve yavrunuza en uygun yöntemleri seçip uygulayın. Çocuğunuz direnç gösteriyorsa sorun okulda mı, öğretmende mi, serviste mi, yoksa sizin tutumlarınızda mı diye iyice bir düşünün.
Evde her konuda konforunu sağladığımız, sevgi ve ilgimizi eksik etmediğimiz, kendini güvende ve rahat hisseden çocuğumuzun kaç yaşında olursa olsun "evden ilk ayrılışı" elbette sancılı olacaktır. Bir de çocuğumuz ağlayarak isteklerinin çoğunu elde etmeye alışmış, evin biricik prensi ya da prensesi ise gittiği yerde öğretmeninin 15'e, 20'ye, 25'e bölünmüş ilgisini, katı olmasa dahi kurallı bir hayata geçişi kabullenebilmesi alışma sürecini zorlaştıracaktır. Burada da okulu ya da çocuğu değil kendi davranışlarınızı gözden geçirmenizde fayda olacaktır.
Çiçek bile daha güzel büyümesi için saksısını değiştirdiğimizde yapraklarını döküyor, küsüyor, açmıyor... Fakat biraz daha fazla ilgi ve bakımla kısa sürede eskisinden daha güzel açar hale geliyor. Ot deyip geçtiğimiz şey geçiş sürecinde böyle tepki verip ihtimam beklerken göz bebeğimiz evlatlarımız bizden ilk ayrılık tecrübelerini elbette desteğimiz olmadan atlatamayacaktır. Nasıl ki üç beş yaprağını dökecek diye çiçeğin toprağını, saksısını yenilemekten vazgeçmiyoruz, zamanı geldiğinde ağladı, küstü diye çocuğu okula göndermekte de tereddüt etmeyeceğiz. Bir zahmet sabrımızı, sevgimizi, ilgimizi yoğunlaştırıp yeni yollar, yöntemler arayıp bulacağız.
Size "kitap çocuğu" yetiştirin demiyorum ama çok uzun bir yolculuk olan çocuk yetiştirmeyi okumadan, araştırmadan, kafa yormadan geçiremezsiniz. Okuyun, araştırın, danışın, kendinize uygun yöntemler derleyin, oluruna bırakmayın. Arkadaşlarınıza, kardeşlerinize evlat yetiştirme konusunda destek olun, onlardan destek alın, birbirinizin eksik bulucusu değil tamamlayıcısı olun.
"Evladıma canım feda" dediğiniz şey içi hava dolu bir balondan ibaret olmasın. Canınız sizin olsun ama emanetin hakkını verin.
"Sen her şeyden değerlisin" diye diye şişirdiğiniz yavrularınızı hayatın dikenleri bom diye patlatacaktır, onların içini havayla değil sevgi ve bilgiyle harmanladığınız emeklerinizle doldurun.
Ve...
Verdiğiniz her emeğin somut bir dönüşü-karşılığı olmayacaktır, çok zor ama bunu baştan kabul edin. Evlatla imtihanınızı kolaylaştırması için Rabb'e çokça dua edin.
Betül Yılmaz Eminsoy
Eylül/2014